Alevilerde “Hac” İnancı: Beytullahın Sahibini Görmek

Hac; İslam dininin en önemli farizelerden biridir.  Kâbe’yi ziyaret etmek suretiyle yapılan hac ibadeti, İslam öncesi dönemden kalma bir Arap geleneğidir. Tüm Arap kabilelerince Kâbe Kutsal bir mekân olarak görülmekteydi. İslam Dininden öncede Arabistan adası putperestleri Kâbe’ye hürmet besler ve ziyaret ederek çıplak bir vaziyette tavaf ederlerdi. Mekke’nin ortasındaki Hacerülesved taşının etrafında toplanıp secdeye kapanırlardı. Kudüs ve Yunan Putperestlerinden öğrendikleri şekilde kurbanlar keserlerdi.  İslamiyet’le birlikte Hac ibadeti de İslamileştirilerek devam ettirildi.

Mekke’ye gidilerek İbrahim peygamberden kaldığına inanılan Kâbe’nin etrafında yedi kere dönerek tavaf etmek, Arafat ve Müzdelife mekânlarında durmak (vakfe), Mina’da şeytan taşlama ve Safa ile Merve tepeleri arasında gidip-gelmek ile gerçekleştirilen Hac ritüeli, Müslümanlığın temel ibadetlerindendir. Her Müslüman, ekonomik durumlarının ve sağlıklarının elverdiği ölçüde Kur’an’ın temel farizasını yerine getirir.

Bedenen yerine getirilen Hac farizesi, dinin zahiri ve batıni yönüyle en fazla tartışılan farzlarındandır. Fıkıh âlimlerinin haccı zahiri yorumlarla ruhtan yoksun kuru katı kurallar haline indirgemişken, Sûfiler Beytullahı ziyaret ve ibadetin bütün esaslarını yerine getirme görevinde yeterli bir kutsiyet ve ruhaniyet görmemişlerdir. Ruhi anlamlar aramışlar; Kâbe’ye seferi Allaha sefer, bedeni seferide ruhi sefer olarak, Mina’ya gitmelerini umduklarına kavuşmakla, Arafat’a çıkmayı hakkın bilgisine ulaşmak Merve ve Sefa tepeleri arasında gidip gelmeyi nefis ve şeytandan kaçma, Hacerülesved öpmek Allaha biat anlamlarıyla tevil etmişlerdir.

Sünni ve Şii Müslümanlar gibi Alevi-Bektaşi Müslümanlar da dinî ritüellerin içsel, ruhi ve batını yorumlarını yapmış, Hac ritüeli ile ilgili  Kur’an’ın İnsanları hacca çağırısı mealindeki Hac/27., Mescidi-i Haramın insanlık için önemli olduğu mealindeki Hac/25.; tavaf ve adakların yerine getirilmesi mealindeki Hac/29.; umrenin sevabı mealindeki Bakara/158, Hacın ve umrenin Allah için tamamlanması mealindeki 196.; Haccın bilinen aylarda yapılması mealindeki 197.; Beyti hareme gelenlere saygısızlık edilmemesi mealindeki Maide/2.; gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde hakkı olduğu mealindeki Âl-i İmran/97 ayetlerini Bâtıni, deruni yoruma tabi tutmuştur.

Ve Halil Peygamberin inşa ettiği Kâbe Hz. Ali’nin, bu dünya âlemine zuhur ettiği (doğduğu) mekân olduğunu da bilirler.

“Her ne arar isen kendinde ara,

Kudüs’te Mekke’de Hac’da değil.”

                                Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli

Alevilerin ibadet anlayış ve felsefesinde Haccın, inancın temelini oluşturan dört kapının ilki Şeriat kapısında Müslümanlığın asgari simge ve sembolü olarak kabul edilse de tarikat marifet ve hakikat kapısında ideal kulluk ve insanlık için yeterli görülmemiştir. Gönlü ve zihni arındırma, Allah’ı bilmek ve kalbinde Allah sevgisini hissetmek ile Allah’a seyr, sefer ve daimi teveccüh temelli bir hac ve gönül Kâbe’si anlayışı da geliştirilmiştir.  Hac edilen Kâbe; biri, İbrahim Peygamber tarafından taş ve topraktan yapılmış ve Mekke’de bulunan zahiri/Fiziki Kâbe ve diğeri, Yüce Allah tarafından yapılan insanın gönlü ve kalbi olan Kâbe olup, İnsan kalbi Kâbe’yi taş ve topraktan daha üstün olduğu yorumunu getirmişlerdir. Rivayet edilen bir hadiste, Peygamberimiz buyurmaktadır ki  “Allahu Tala buyuruyor ki; Beni ne yeryüzüm nede gökyüzüm içine alabildi. Fakat beni takva sahibi mümin kulumun(Alevi yoruma göre; İnsanı Kâmil) kalbi içine aldı.” Hadisinde de buyurduğu üzere asıl haccın gönül Kâbe’sini imar ve inşa etmek, gönül almak, gönül yapmak büyük sevap; onu tahrip etmek kırmak ise büyük günah kabul edilmiştir. Yine zahir Kâbe’ye ayakla yürünüp gidilirken gönül Kâbe’sine insana hürmet ve hizmet ile gidileceği; zahir Kâbe’ye gidenin kılavuzu Kur’an olduğu halde gönül Kâbe’si yolcusunun kılavuzu bizzat Yüce Allah kabul edilmiştir.  Hac mekân ve ritüellerinin Tarikat, Marifet ve Hakikat kapısı yorum ve ilkelerinin esas ve ideal kulluk biçimi kabul edilmiştir.

 

“Hatayi Hal çağında

Hak gönül al, çağında

Yüzbin Kâbe yapmaktır

Bir gönül al, çağında”

Hatayi

 

Alevi Makâlât ve Buyruklarında dini metinlerin sadece zahiri boyutlarıyla değil, aynı zamanda batıni yorumu yani tarikat, marifet ve Hakikat kapısı yorumları getirilmiştir. İbrahim peygamberin yaptığı Mekke’deki Kâbe’ye yapılan hac, Şeriat Kapısının ritiüleli olarak kabul edilmekle beraber, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapısı kuralları arasında anlatılan asıl ve ideal haç olarak görülmemiştir. Dört kapı öğretisinde “gönül haccı” asıl hac olarak kabul edilmiştir.  Gönül Kâbe’sinin daha üstün olduğunu Âdemin kalbinde gizli olan bir sır ile açıklar. Bu sır; Bakara suresinin 34’ncü ayetine atfen Alevilerin önemli kaynaklarından “BUYRUK”taki yorumla; “Allahu Taalâ hazretleri Hazreti Âdemi kendi kudreti eliyle düzdü. Cümle Melâikelere emreyledi. ‘Âdeme secde kılın’  dedi. Ol vakit emri kabul olup cümle Melâikeler Hazreti Âdeme secde kıldı. Ol ceberut bir melâik var idi. Ol dahi Âdeme secde kılmayıp başını secdeden kaldırıp secde etmedi. Lânet tavkı boğazına geçti. İblis Aleyhünlâne oldu, nevzu billah minzalike. Hz. Âdem’in, meleklerin secdegâhı olmasının sebebi ise Âdem’in vücut haznesinde gizli olan sır ile izah eder. Şeytan’ın Hz. Âdem’in tabiatındaki bu ilahi sırrı görmeyip balçığının zulmetine bakarak büyüklenip büyüklenip secde etmediğini, insanın, secde ehlinin kıblesi olmasının asıl sebebinin de insan tabiatında  (Vücûd-i Âdem) olan işte bu sır ile açıklar.”

Yine referans alınan Bakara süresinde ve meal ve tevsirine göre “Halil Peygamber Kâbe’yi yaptı sonunda bu hizmeti başardığı için şükür etti. Sonra, o ilahi sesi duydu; ya Halil bana acaib hizmet arz ettin. Benim Misafirimin gönlünü ele alamadın, dedi. Cenab-ı Halil, bildiğim mihman gönlün ele almak Kâbe yapmaktan evla ve eşref imiş ve mihmansız lokma yememeye ahd eyledi.  Sonra evine vardı. Kırk gün mihman gelmedi. Bu süre zarfında Halil Peygamberde bir lokma yemedi. Zayıfladı. Kırk birinci gün bir kişi geldi. Gelen çok acaib biri. Saçı sakalı uzamış ve birbirine karışmış, üstü başı perişan, bıyıkları ağzını kapatmış. Hemen Halil Peygamber karşılayıp evine götürdü. Halil Peygamber mihmanını evinde oturttuktan sonra hemen ustura getirip tıraş etmek istedi. O vakit Mihman, ya Halil sen benim ayıbımı gördün dedi ve kalktı gitti. Halil Peygamber ne yaptıysada durduramadı.  Allaha yalvardı; İlahi bana misafir irsal ettin durmayıp gitti. Allah buyurdu; “ya Halil o mihman senden incinip gitti. Mihmanının hatırını hoş et. Azzem ve celalim hakkı için ismin ceride-i nübüvvetden mahv iderim, dedi. Peygamber ağladı. Ve gidip misafiri alıp getirdi, özür diledi. Gönlünü ele aldı. Misafiriyle nice hikmetler müşahade eyledi…”

“Girme zahid bezmine, görme mürai yüzlerin

Dergah-i Abdala gir de bezm-i hacullahı gör

Dön Ziyaret eyleme İbrahim’in bünyadını

Dertlinin Gönlün ziyaret eyle Beytullahı gör”

                                                        Dertli Baba

 

Yunus Emre der Hoca

İstersen var bin hacca

Hepisinden iyice

Bir gönüle girmektir.

Yunus Emre

 

Alevi Makâlât ve Buyruklarında dini metinlerin sadece zahiri boyutlarıyla değil, aynı zamanda batıni yorumu yani tarikat, marifet ve Hakikat kapısı yorumları getirilmiştir. İbrahim peygamberin yaptığı Mekke’deki Kâbe’ye yapılan haç, Şeriat Kapısının ritüeli olarak kabul edilmekle beraber, Tarikat, Marifet ve Hakikat kapısı kuralları arasında anlatılan asıl ve ideal hac olarak görülmemiştir. Dört kapı öğretisinde “gönül haccı” asıl hac olarak kabul edilmiştir.

İnançlarının gereklerini yerine getirmeyi cennete gitmek için değil, tanrıya ulaşmak olduğuna inanan Alevilerin hac ibadetinde murat, evi görmek değil “Sahibini” görmektir.

 

Turabi ADA

Nisan 2020

 

Yararlanılan Kaynaklar

  • Geleneksel Alevilik sözlü kaynakları,
  • Sefer Aytekin Derlemesi, Buyruk, Tarih: 1958
  • Emrah Dindi, Alevi-Bektaşi Makâlât ve Buyruklarında Hac ve Kâbe telakisi, Ankara Hacı Bayram Üniversitesi IV. Uluslararası Alevilik ve Bektaşilik sempozyumu.18-20 Ekim 2018 Ankara
  • Mustafa Cemil Kılıç, Alevi İbadetlerinin İslam’daki yeri, Etik Yayınları, 2. Baskı 2009
  • M. Tevfik Noyan, Bektaşiliğin iç yüzü, cilt:1, 6 baskı.
  • Halil Öztoprak, Kur’an’da Hikmet-Tarihte hakikat ve Kur’an’da Hikmet- İncil’de hakikat
  • Krisztina Kehl-Bodrogi, Kızılbaşlar/Alevile, İdea yayınları 2. baskı