Alevilikde Bazı Terimler

AŞIK: Bektaşi tarikatına karşı ilgi duyan, ama henüz tarikata girmemiş  meraklı dost anlamına gelir. Saz çalan kimseler de bu adla anılır.

AŞR-I MUHARREM: Muharremin onuncu günü İmam Hüseyin için okunan mersiyelere verilen isim.

AYAK MÜHÜRLEMEK: Mürşid-Pir huzurunda durulurken sağ ayak baş parmağının sol ayak parmağının üzerine konulması.

AYİN CEM: Alevi ve Bektaşi erkanının, zikrinin yapıldığı toplantı.

BABA: Rehberlik kademesinde olgunlaşmış kimseler bu makama yükselir. Genellikle Hazreti Pir’in sağlığında üçyüz kadar olan Halifelerinin soyundan gelenler bu makama gelir.

Baba’nın görevi Rehberleri, dervişleri ve talipleri denetlemektir, onlara yol göstermek, sorunlarına çözüm bulmaktır.

BATIN: İç alem, derin mana, arka plan.

ÇAR ANASIR: Dört unsur, Toprak, Su, Hava, Ateş, İnsanı bedensel açıdan meydana getiren dört ana unsur. Ruh madde değildir, Kişilik madde değildir.

ÇERAĞ(IŞIK) MAKAMI: Posttan sonra ikinci aşama ya da derece kabul edilen Çerağ’dır. Önemi iki konudan ileri gelmektir. Birinci konu maddi, ikinci konu ise manevidir.

Birincisi: Işık saçıp gece boyunca  cemin sağlıklı sürmesini sağlar. Çerağ nur olarak kabul edilir. Örneğin benzetecek olursak; Güneş, dünyanın çerağıdır. Güneş olmasa dünya karanlıkta kalır, hiçbir hayat olmaz. Işık hayatın kaynağıdır. Dünyadaki varlık güneşin sayesindedir. Güneş büyük çerağ olarak kabul edilir.

Manevi olan ikinci konuya ise şudur:  Çerağ Tanrının nurudur, Bu nur, nübüvvet ve velayet olarak kendisini göstermiştir. Peygamberlik nurunun kaynağı Hazreti Muhammed’dir. Velilik nurunun kaynağı Hazreti Ali’dir.

Nübüvvet çerağı olan şeriat olmasa; insanlar Allah’ı tanımaz ve adaleti bilmezlerdi. Böylece yer yüzünde insanlık olmazdı.

Velayetin çerağı olan tarikat yolu olmasa idi; Kur’an-ı Kerim, Ahzab ve Hadid suresinde Tanrı şöyle buyurur: ‘Ey Muhammed!seni bir şahid, bir müjdeleyici, bir(cehennem azabından uyaran) korkutucu gönderdik.’

‘Hamd Allah’ın dinine ve O’na ibadete,O’nun izniyle bir davetçi,hem de nur saçan bir kandil olarak’

‘Ey inananlar! Allah’tan sakının, Peygambere bağlanın ki Allah rahmetini size iki kat versin, size aydınlığında yürüyeceğiniz bir ışık var etsin, sizi bağışlasın. Allah bağışlayıcıdır, acıyandır.’

Hazreti Muhammed ve O’nun temiz soyu’nun (Hazreti Ali’nin) nuru hakkında ise Kur’an-ı Kerim Nur suresi 35.ayetinde Tanrı şöyle buyurmaktadır:

‘Allah göklerin ve yerin nuru’dur. O’nun nuru içinde ışık bulunan bir kandile benzer. O ışık bir cam fanus içindedir. Cam’da sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. Bu yalnız ne doğuda ve ne de yalnız batıda bulunan bereketli zeytin ağacından yakılır. Onun yağı kendisine bir ateş dokunmasa bile hemen hemen ışık verir. Bu ışık nur üstüne nurdur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur. Allah insanlara misaller verir. Allah herşeyi bilir.’

Nur suresi 35. ayetinin Hazreti Ali tarafından yorumlandığı ve bu tesfirin (Atiyye-i Sübbaniye) isimli eserdeki bölümü aşağıya alınmıştır.

‘Hazreti Cabir bir gün kufe şehrinde Hz Ali’nin odasına girince. Gördü ki Hazreti Ebu Turab, gülerek bir şey yazıyor, merak etti.

-Ya Emirel Mü’minin, bu yazdığın ne, ne için gülüyorsunuz? dedi.

Hazreti İmam:
-Ya Cabir ,Cenabı Allah’ın bir çok ayeti kerimeleri vardır ki, herkes bilmez. İşte yazdığım Nur’da bunlardan biridir. Cenabı Hakk bu ayette, Peygamberimizi ve evlatlarını işaret etmişlerdir. Şöyle ki: (Elmişkat) Resul Aleyhiselamdır, (Misbah) Fatıma’dır. (Züccace) Benim, (Züccacetün) oğullarım Hasan ve Hüseyin’dir, (Ke’enneha kevbetün düriyy)Ali İbni Hüseyin’dir, (Yukadü min şecaretin mübareketin) İbni Ali (Muhammaed Bakır)dır,(Zeytunetin) onun oğlu (Caferi Sadık)dır, (La şarkiyetin)onun oğlu (Musa El Kazım)dır, (Vela garbiyyetin) onun oğlu (Ali el Rıza)dır, (Yekadü zeydüha yudıy’u) onun oğlu (Muhammad Taki)dir, (Ve levlem temessehü nar) onun oğlu (Aliyyün Naki)dir, (Nir’unala nur) onun oğlu (Hasan el Askeri)dir, (Yedillahi linuri menyeşa) Muhammad Mehdi’dir. Diye cevap verir.’

Gerçekten de Hz. Ali’nin lakaplarından birisi Zücacedir.

Ayni cem, İmam Hasan ve İmam Hüseyin adına konulan çerağ uyarılırken (yakılırken) Ahzab Suresinin 45.46. ayetleri ile Nur Suresinin 35.ayetleri okunur. Okunduktan sonra çerağlar uyarılır.

Diğer çerağlar bu çerağlardan alınan ışıkla çerağdır. Tercümanı okuyarak uyarılır.

Alevilerde önemli çerağ Kırkbudak denilen çerağdır. Bu kırkbudak şamdan hakkında Velayetname-i Hacı Bektaş Veli, isimli kitapta yeterli bilgi vardır.

ÇİFTE VAV ÇEVİRMEK: Aşure pişirilirken kepçeyi sağdaki ‘Ya İmam’ diyerek alır sağdan sola doğru çevirir. Soldaki alır ‘ya Hüseyin’ diyerek soldan sağa çevirir ve birlikte ‘Selamullahi ale’l Hüseyin, lanetullahi ala katil’il Hüseyin! diyerek aşure çorbasını çift vav harfi çekerek karıştırma tarzıdır.

ÇİLE: Belirli bir süre içinde kendisine dünya nimetlerini yasaklamaktır. Çilehane, çilenin çekildiği yerdir.

DAR-ÜL EMAN: Ayn-ül cem kapısının adıdır. Güvene kavuşma kapısı anlamındadır.

DAR: Hallac-ı Mansur’un asıldığı direğe verilen isim. Alevilikte ise rızalık ve dua almak için Mürşid huzurunda ayak mühürleyerek dikilmektir. Dar, kutsaldır. Dara çıkarmak ilk defa İmam Hüseyin’den kalmıştır. Dar’a ilk çıkan Hazreti Ali olmuştur. Dardan ilk kurtaran İmam Hasan olmuştur. Dört türlü dar vardır, Dar-ı Hüseyin, Dar-ı Hallac-ı Mansur, Dar-ı Nesimi ve Dar-ı Fazlı.

1) Dar-ı Fazlı: Yüzüstü yere kapanma duruşuyla temsil edilir. Fazlullah-ı Hurufi gibi yol uğruna başı boyundan kestirmeyi göze alma anlamındadır.

2) Dar-ı Hüseyin: Ayak mühürleme duruşuyla sembolize edilir. Hz. İmam Hüseyin gibi yol uğruna canını başını vermeye hazır olma anlamına gelir.

3) Dar-ı Mansur: Bunun iki anlamı vardır: a) Dar, b) Asılma duruşuyla temsil edilen darağacında asılarak öldürülen Hallac-ı Mansur gibi yol uğruna ölümü göze alma, asılmaya hazır olma anlamını taşır.

4) Dar-ı Nesimi: Diz üstü duruşu temsil eder. Nesimi gibi yol uğruna postu (deriyi) vermeye, asılmaya hazır olma manasını taşır. Bunlar “Enel Hak diyen” Hallac-ı Mansur’un anısına tekkeye bağlanmanın yol uğruna canını feda etmenin bir simgesi olarak algılanır. Bir hizmetin konusu olan ya da bir hizmeti yerine getirmek isteyen her alevi, önce buraya çıkar ve teslim olur. Bu dara durmak, dara çekilmek, dara çıkmak, dara kalkmak terimleriyle ifade edilir. Pir, mürşit ve rehberin oluşturduğu cem mahkemesinde yargılanmak için durulan yeri anlatmak için de kullanılan bir deyimdir. Suç işleyen, hatalıya da eksik işler yaptığı  tespit edilen Yol erleri, meydan yada meydan odasına çağırılarak sorgulanır, yargılanır, gerekirse hakkında durumuna uygun bir ceza kesilir. Böylece bu uygulama sırasında cemaatin ve dedenin huzurunda yargılanan kimsenin bulunacağı şekil ve durumlar gösterilmeye çalışılmaktadır. Yargılanan meydan odasının ortasına gelir, ayaklarını mühürler, kollarını göğsünde çapraza alır, başı öne eğik durur. Sonraki aşamalarda uygun olan dar durumlarından birisi aldırılır. Dardan indirme töreni Hakk’a yürüyen hak yolcusu için göçüşünün üçüncü, yedinci ya da kırkıncı günü yapılan törene verilen addır.

DESTUR: İzin. Bir makamın bir konuda verdiği yola uygun müsaade.

DUDMAN-I BEKTAŞİYYE: Bektaşi ocağı.

DÜŞKÜN: Yolun yasak ve kurallarına uymayanlara denir. Tarikata aykırı davranan. Bular nAyn-ül Cem’e alınmazlar.

DÜVAZDE-İ İMAM: Oniki İmamlar’ın adlarının anıldığı deyişlere verilen ad.