BEYT-ÜL ALİ’DEN “ALEVİ” LİĞE

Turabi ADA

Miladi 632 yılı 8 Haziran günü Hz. Ali ve Ben-i Haşim’in ileri gelenleri, vefat eden Peygamberin evinde toplanmış, Peygamberimizin cenaze hizmetini görüyorlardı. Peygamberin cenaze hizmetleri görülüyorken Medine’nin önemli kabilelerinden EVS ve HAZREC kabileleri de kendilerine bir emir tayin etmek üzere Ben-i Saide’nin sakifesinde toplanmışlardı.  Ensar’ın EVS ve HAZREC kabileleri arasında önceden beri süregelen bir anlaşmazlık söz konusuydu. Resululah’ın vefatıyla boşalan liderlik makamını biri diğerine bırakmak istemiyordu.

Nasıl olduysa Ömer EVS ve HAZREC kabileleri ile Medine’nin diğer ileri gelenleri ve Muhacirlerden bir grubun Ben-i Saide sakifesinde toplandıkları haberini alır. Ebu Bekir  ile konuşmak üzere cenaze evine gider. Ömer, Resulüllah’ın evinin kapısına geldi. İçeri girmedi. Ebu Bekir’e kendisiyle bir işinin olduğunu ve hemen dışarı gelmesi gerektiği haberini gönderdi. Ancak Ebu Bekir “şu an vaktim yok gelemeyeceğim” dedi. Ömer ısrarını sürdürünce Ebu Bekir dışarı çıktı. Ömer gizli bir şekilde Ensar’ın Sakife’ de toplanma olayını anlattı ve oraya gitmeleri gerektiğini anlattı.

Ebu Bekir ve Ömer toplantı yerine geldiklerinde olayın boyutlarını bir anda değiştirdiler ve tartışmanın seyrini kendi lehlerine çevirmeyi başardılar. EVS ve HAZREC kabileleri arasında yıllardan beri var olan sürtüşmeyi iyi tahlil eden Ebu Bekir Şöyle dedi: “Peygamberden sonra Kureyşli birinin emir olması gerekmektedir. Çünkü Peygamber de Kureyşli, ayrıca; Araplar Kureyşlilerin bu oymağından başkasına boyun eğmez” dedi. Ömer b. Hattab ve Ebu Ubeyde b. Cerrah’ı işaret ederek, sizin için ‘Emir’ olarak şu iki adamdan birine razı oldum”, dedi.

Hazrec Kabilesi Sa’d b. Ubade’nin ‘Emir’ olmasını istiyordu.

“Ebu Bekir, Ebu Ubeyde ve Ömer b. Hattab’dan birinin emir olmasını önerdiği zaman bu ikisi Ebu Bekir’in ‘emir’ olmasını istediler.

Ensar’ın tepkisi; “Biz Ali b. Ebu Talip’ten başkasına biat etmeyiz.” Oldu. Ayrıca; Ömer’e, “Gadr-i Hum günü yani Resulüllah, Hz. Ali’yi halife ilan ettiği gün O’nu ilk tebrik eden ve biat eden sendin” dediler. Ömer büyük bir kızgınlıkla şunları söyledi:  “Hz. Muhammed’in iktidarı ve emirleri hususunda bizimle çekişecek olan kimmiş? Biz onun yakınları ve aşiretiyiz. Allaha yemin ederim ki sapıklığa dalmış, günahla hemhal olmuş ya da felakete düşmek üzere olan birinden başkası böyle bir cüreti gösteremez.” Ömer, Ebu Bekir’in minbere çıkması için o kadar ısrar etti ki, sonunda Ebu Bekir minbere çıktı. Ömer Bin Hattap, Ebu Bekir’e yöneldi ve dedi ki:  “Uzat elini ey Ebu Bekir! Allah’ın seni oturttuğu bu makamdan hiç kimse uzak tutamaz.”dedi ve biatını beyan etti.  Ömer’den başka Muğiyre bin Şu’be ve Beşir bin Said ve Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Ebu Huzeyfe’nin kölesi Salim ve Muaz bin Cebel ve sakife’de bulunanların bir kısmı ona biat etti.

Ebu Bekir, Ömer ve Ebu Ubeyde’de birlikte “Beni Saide sakifesi”nden ayrıldılar. Senani kıyafetleri ile Medine sokaklarında dolaşıyorlardı. İstisnasız yanlarından kim geçerse geçenlerin üzerlerine hücum ediyor ve biatları alınıyordu.  Şeyh Müfid’in “Cemel” isimli eserinde; “O gün bir grup çöl Arab’ı, günlük ihtiyaçları için Medine’ye gelmişlerdi.  İçlerinden bazıları aldıkları talimatla silahlanıp sokaklara çıkıp halkı dövdüler ve biat etmeleri için zorla getirildiler.” 

“Bir grup Mümin dışında hepsi ona itaat ettiler”.  Sahabeden Miktat, Ebuzer, Selman, Ammar bin Yasir, Ubade bin Samit, Huzeyfe bin Yeman, Zübeyir bin Avvam biat etmediler.

Bu olaylar olurken Hz Peygamberin mübarek naaşı henüz yerde idi; defnedilmemişti.

Akşam Hz. Ali, Hz. Fatıma’yı bir eşeğe bindirdi ve Hasan ile Hüseyin’in elinden tutarak Muhacir ve Ensar’dan Bedir savaşına katılanların hepsinin evine gitti ve onlardan desteklerini istedi, yarıma çağırdı. Kırkdört kişiden başka kimse kabul etmedi.  Onlara, sabahleyin silahlarını yanlarına alıp gelmelerini istedi. 

Ancak;  Miktat, Ebuzer, Selman ve Zübeyir bin Avvam‘dan başka, gelen olmadı! İlerleyen günlerde Miktat, Ebuzer, Selman ve Zübeyir, hep Hz. Ali’nin evine gidip geldiklerinden onlara Hz. Ali taraftarı manasında BEYT-ÜL ALİ denilmeye başlandı. BEYT-ÜL ALİ, İtikadi bir topluluğa dönüşene kadar, Hz. Ali’nin Tarafında olan topluluk için kullanıldı.

 BEYT-ÜL ALİ’deki toplanma haberleri Ebu Bekir, Ömer bin Hattab’ın kulağına gidiyordu, elbette. Mescitte bulunulduğu bir sırada Ömer, Ebu Bekir’e; BEYT-ÜL ALİ’ nin biatını alıncaya kadar bize rahat yok. Hz. Ali konusunda nasıl rahata ereriz diye haber gönderdikleri Muğiyre bin Şu’be ve Ebu Ubeyde bin Cerrah; BEYT-ÜL ALİ’NİN direncini kırmaları gerektiği, bunun için Haşim oğullarından tarafınıza çekebildiğiniz kadar mesela Hz. Ali’nin amcası Abbas’ı mevki, makam vaat ederek tarafınızı çekin, dediler.

Ebu Bekir, Ömer bin Hattab, Muğiyre bin Şu’be ve Ebu Ubeyde bin Cerrah akşam birlikte Hz. Abbas’ın evine gittiler. Hz. Abbas, isteklerini reddedildi.

Ve böylece, Hz. Ali taraftarı manasında BEYT-ÜL ALİ denilmesi kalıcı oldu; İtikadi bir topluluğa dönüşene kadar, Hz. Ali’nin Tarafında olan topluluk için kullanıldı.

Türklerin “Ehli beyt” mensuplarıyla birlikte yaşamaya başlayınca “BEYT-ÜL ALİ”yi”, ALİ EVİ biçiminde Türkçeye çevirdiler. Zira Arapçadaki BEYT kelimesinin Türkçe anlamı/karşılığı “EV”  demektir. Hz. Ali’ye taraf olanlar için kullanılan “ALİ EVİ” halk dilinde “ALEVİ” olmuştur.

Birtakım sözde yazar ve çizerlerin zoraki tanımlamaları olan Luvi’den “A-Luvi” ve tekrar değiştirip “A-Levi” yapmaları trajedi ve kötü amaçlı toplum mühendisliğidir. Bilim ve ilime önem verdiğini söyleyen şarlatan zihinli kişilerin Alevi toplumunun aklı ile dalga geçmesidir.

Turabi ADA

Torbalı, 06 Temmuz 2019