Muhittin CENGİZ: Bir aleviye sordum…

Oruç tutan bir Alevi’ye sordum. Sen on iki gün oruç tuttun. Oruç tuttuğundan da birçok insanın haberi olmadı. Ramazan orucunun tutuluş şeklini ve amacını biliyorum da,.. Çok merak ediyorum, sen muharrem orucunu neden tuttun?

Ani bir soruydu. Biraz durakladı, şöyle bir uzaklardan derinlere daldı, hafifçe öksürüp boğazını da temizledikten sonra başladı konuşmaya;

Madem bana sordun. Öyleyse ben de kişisel düşüncemle sorunu cevaplandırayım dedi.

Aleviler muharrem orucu tutarlar. Bazıları on beş gün bazıları ise on iki gün… Muharrem orucunun başlamasından önceki ilk üç gün tutulan oruç masumu paklar orucudur. Bu orucu isteyenler tutar.

Ben on iki gün oruç tuttum.

Gelelim niçin tuttuğuma, niçin tuttuğumu ben derinlemesine biliyorum da ancak bunu, senin anlayacağın manada ve benim anlatabileceğim şekilde sana nasıl anlatabilirim bilemiyorum. Madem sordun basitleştirerek anlatmaya çalışayım. Alevilerin tuttukları oruçlarda da yaptıkları ibadetlerde de içerik anlamında bir sır vardır. Yaptıkları her şey bu sırrı yakalamak, buna ulaşmak içindir. Bu sırra da ancak Kamil İnsan dediğimiz insanlar ulaşabilir. Onlar da ulaştıkları bu sırrı bizimle anlayabileceğimiz kadarıyla paylaşırlar.

Bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra ben neden oruç tuttuğumdan önce gelelim Alevilerin tuttuğu oruca;
Aslında Hünkar Bektaş-ı Veli’nin Makalat adlı eserinde de belirttiği gibi orucun üç çeşidi vardır.
Birinci: Avam (Sıradan insanların orucu), karın ve belin orucu, fesih eden her şeyden korusun.
İkinci: Havas (Has insanların orucu), gözü hak olmayan her şeyden ve kulağı hak olmayan her sözden ve dili hak olmayandan korusun.

Üçüncü: Ahassı-ı Havas (Hasların hası olan insanların orucu), nebiler ve velilere mahsustur ki gönlünü hak olmayan her şeyden korusun. Hazreti Ali buyurur, “Dünya bir gündür ve biz onda orucuz” .

İşin özeti; kulluğun son aşaması sonsuzluğun başlangıcıdır.

Sözü uzatmadan gelelim orucu tutmamın görünür kısmını anlatmaya…

Aslında ben kendimi bildim bileli her gün ve her konuda oruç tutmaya çalışıyorum da, Muharrem ayındaki bu on iki gün içinde de sınava giren öğrenciler gibi kendimi sınava sokuyorum. Acaba diyorum ben inancımın ve ilgili evrensel değerlerin neresindeyim? Notum kaç? Bu değerlerden ne kadar uzaklaşmış veya bu sır nitelikli değerlere ne kadar yaklaşmışım? İçinde bulunduğum ortama hizmetimin kalitesi, derecesi nedir, gibi değerlendirmeler…

Oruç tutarak bilgisayarlar gibi programımı bir nevi güncelliyorum.

Yine tekrarlayayım da bazıları tarafından yanlış anlaşılmasın. Soruyu özüme sordun ben de özümün inandığını ve yaptığını sana anlatıyorum.

Oruç tutmaktaki amacım aç ve susuz kalmak veya bazı ritüellere uymak değildir. Asıl amacım, oruç tuttuğum süre içinde bildiğim geçmişi gözden geçirerek geleceği doğru zeminde oluşturmaktır. İnandığım evrensel inanç değerlerini yakalamak için gösterdiğim çaba kendimden ziyade birlikte yaşadığım insanlar, diğer her türlü canlılar ve hatta şu andaki bilgilerimizle cansız olduğunu var saydığımız şeyler içindir.

Yani ben orucu kendim için değil saydığım bu inanç değerleri için tuttum.

Orucumu; Bism-i Şah… Allah Allah… Er Hak-Muhammed-Ali aşkına, Şah İmam Hüseyin’in susuzluk orucu niyetine, Kerbela’daşehid olanların temiz ruhlarına, Fatıma Anamızın şefaatına, Oniki İmamlar aşkına oruç tutmaya niyet eyledim. Ulu Dergah kabul eyleye… Niyetiyle tuttum.

Orucumda sahur veya iftar yoktur. Allah ne verdiyse günlük öğünlerimdeki gibi yedim. Güneş doğdu orucum başladı, güneş battı o günkü orucum bitti. Bu zaman aralığında da günlük işlerimi yaptım. Kendimi sürekli Alevi inanç değerlerine göre yargıladım ona göre kıyasladım ve eksikliklerimi tamamlamaya çalıştım.

İnancım gereği oruç tuttuğum günlerde et yemedim, duru su içmedim.

12 günlük Yas-ı Matem orucumda Kerbela katliamını andım. Bu oruçla Hallac-ı Mansur’un burnu, kolları ve ayakları kesildikten sonra idam edilmesi ve başı kesilerek Dicle üzerindeki köprüye dikilmesini, Nesimi’nin derisi yüzülüp boynu vurularak katledilmesini, Pir Sultan Abdal’ın idamını, Maraş, Sivas, Çorumkatliamlarının acısını yaşadım. Zamanımızda bunlara benzer katliamların olmaması için ne yapabileceğimizi yoğun olarak düşündüm.
İnancımda oruç anlayışı zora dayalı değildir. Aile, komşu ve toplumsal yaşama karşı herhangi bir zorluk olamaz. Bu konuda gönül rızalığına ve samimiyete dayalı olmasına özenle dikkat ettim. Yas-ı Matemorucumda nefsimi ıslah etmek, ben tokken aç ve susuz olanın halinden anlamak, inandığım tanrısal varlıkla kendi aramda bağ kurup vicdani muhasebe yapmak maksadıyla, arınarak oruç tuttum.

Tüm bunları Hz. Hüseyin’in sevgisi ve mertliği ile Yezide karşı boyun eğmemesiyle birleştirip yas-ı Matem’e girdim.
Her türlü eğlence, zevk, keyif verici davranışlardan mümkün oldukça uzak durdum. Çeşitli çevrelerden, eğlenceler için yapılan davetlere katılmadım. Katılmamamın nedenlerini de bu tür davetleri yapanlara açıkça anlattım.
Eğlence yerlerinden, et ve etli yiyeceklerin tüketileceği ortam ve davranışlardan uzak durdum.

Aşırı ve gereksiz süslenmedim. Gösteriş ve her türlü lüks özentilerden kaçındım. Muharrem süresince her türlü taşkınlık, müsrif harcama ve aşırı nefsi davranışlar gibi eğilimlere karşı dikkatli oldum.

Çevreme daha uysal, dostane yaklaşımlar sergiledim. Asık suratlı ve sinirli davranışlardan kaçındım.
Bunlar benim inancım ve yaşam anlayışım gereğidir. Tekrar özetlersem ben orucumu kendim için değil tüm olumsuzlukların ortadan kalkması adına başkaları için tuttum.
13 Ekim 2016

Muhittin CENGİZ İzmir Torbalı İlçesi Aşık Mahsuni ŞERİF Cemevi Kuruluş sürecinde, Dernek Kurucu üyeliği de yapmış  bir kişidir. İlçe yerel gazetelerinde çok sayıda köşe yazısı mevcuttur. Kars Doğumlu olan Muhittin CENGİZ  İlçe Tarım Müdürlüğü görevinden emekli olmuştur. Evli ve 2 Çocuk Babasıdır.

Paylaşalım