Bektaşilik, Türkiye‟nin 1990 sonrası yıllarına damgasını vuran tartışmalı konuların başında gelmektedir. 1980‟li yıllarda Türkiye‟de ortaya çıkan kısmi özgürlüklere paralel olarak, ülkemizdeki Alevi toplumu da, önceki yılların aksine, kendini ifade etmedeki “ketumluğunu suskunluğunu” bir tarafa bırakarak,açıkça kamuoyu önünde kendini ifade etmeye başladı. Bunda bahsedilen özgürlüklerin yanı sıra, yıllardır kendi içinde yaşayan, kapatmadı bir toplum özelliğinde olan Alevilerin kentlere göçle başlayan kentleşme sürecinin doğal bir sonucu olarak, farklı kesimlerle iletişim halinde olmasının da etkisi vardır.
Yukarıda sözü edilen kentleşme sürecinin etkisiyle, Türk toplumunun azımsanmayacak bir kesitini oluşturan Alevi- Bektaşi kesiminde bir kıpırdanış ve kendini ifade etme/edebilme durumu ortaya çıktı.
Öyle ki özellikle 90‟lı yıllarla birlikte Alevilik- Bektaşilik ile ilgili büyük bir kısmı alevi yazarlar tarafından yazılmış olan onlarca kitap, dergi, makale yayımlandı.
Ancak bahsedilen onlarca kitabın temel özelliği, akademik olmayan subjektif çalışmalar olmalarının yanı sıra, hepsinin de Aleviliği, daha çok Hz. Peygamber in vefatından sonra ilk İslam toplumunda baş gösteren halifenin kimin olacağıtartışmasıyla başlatıp, olayı Hz.Ali Muaviye çatışması, Hz.Hüseyin‟in Kerbelâ‟da şehit edilmesi vs. gibi Şia‟nın temel çıkış noktası olan, Ehl-i Beyt ‟in hakkının gasp edilmesi bağlamında değerlendiren çalışmalar olmasıdır.
Çalışmanın tamamı için buraya tıklayınız.
Bu Çalışma Sayın Doğan KAPLAN’dan izin alınarak yayınlanmıştır.