Geleneksel Alevilik, 11. yüzyıl ile 15. yüzyıl arasında ortaya çıkarak şekillenmiş ve 16. yüzyıldan sonra Safevi etkisiyle kurumsallaşmıştır. 16. yüzyıldan itibaren 19. yüzyıla kadar devam eden bu süreç ise “Kızılbaşlık” olarak isimlendirilmiş ve Geleneksel Aleviliğin son halini aldığı dönem olmuştur (Yıldırım, 2012: 137).
Haçova Aleviliği, ana hatlarıyla Geleneksel Alevilik özelliklerini göstermektedir.
Yörede Alevi kimliği, “Muhammed-Ali sevgisiyle Hz. Ali’nin yolundan gitmek” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu çerçevede Alevilikle ilgili bazı ilkeler bulunmaktadır. Buna göre Alevi, eline, beline ve diline sahip olmalıdır.
Yaratıcıya bağlılık ve yönelme ile hiçbir canlıyı incitmemek Haçova Aleviliğinin merkezinde yer alan unsurlar arasındadır. Yöre insanı bu düşünceyi, Hacı Bektaş Veli’ye atfedilen aşağıdaki ifadelere dayandırır. “Ara ki bulasın aranmadan bulunmaz, bulunmadan bilinmez, bilinmeden sevilmez, sevilmeden varılmaz, varılmadan olunmaz. Kendini bul ki O’nu bulasın. Kendini bulmadan onu bulamazsın. Kendini görmeden onu göremezsin.
O zaman ara, kendini ara, eksikliğini ara, Hakkı ara, güzelliği ara, iyilikleri ara, sevgi ve aşkı ara. Arayarak o olacaksın. Çünkü her şey sendedir. Kâinat senden gizlidir. Aradığın sende gizlidir. Kitab-ı Mübin sensin, insana senden yakın bir şey yoktur. Çünkü O sana şah damarından daha yakındır. Yakın olanı sen niye senden uzaklarda arayasın ki”
Bu makale Academia edu sitesinden yazarının izni alınarak alıntı yapılmıştır.