Kerbela’da Can Verenlere;
İsimlerini yan yana yazmaya bile insanın elinin varmadığı bir konuda birkaç şey söylenmeli.
Yezid; tüm dünyası ‘Ben’lik kokan, kin, nefret, büyüklenme, zenginlik hevesi, krallık, padişahlık, saray tutkunluğu, bol eğlence, kadını aşağılama, ben bilirimcilik, zulümden hoşlanma, ezmekten keyif alma, hor görme, insan kullanma, parasına güvenerek kariyer, şan- şöhret edinme, iki yüzlülük, yalancılık, dinsel sömürü, emek sömürüsü bunun yanı sıra iç huzursuzluk, mutsuzluk, zavallılık, korku gibi duygu ve düşünceleri bünyesinde barındıran her kişiye Yezid denir.
Bunun en büyük kanıtı 1450 sene evvel Kerbela denen topraklarda açığa çıkmıştır.
Hüseyin ise; onurlu duruş, adalet arayışı, haksızlığa karşı susmama, insan sevgisi, doğa sevgisi, direnme, sabır, mücadele azmi, paylaşma, incitmeme, Yoldan dönmeme, halka hizmet, hakka hizmet, paraya kul olmama, güçlünün önünde diz çökmeme, sevgi, şevkat, merhamet, koruma, kollama, faydalı olma ve bunun yanında, kendi benliğinden geçme, 72 milleti bir görme, hiçbir toplumu isimlerinden dolayı aşağılamama, komşusu aç iken tok yatmama, toplumunu iyi okuma, Hakkın Rahman ve Rahim, sıfatlarını bilme vb gibi duygulara bürünmüş, bunlarla hemhal olmuş, çevresindeki dostlarından, yaren-yoldaşlarından kendini üstün görmemiş, öfkelenmemiş, kırmamış, dökmemiş ve daha sayılabilecek bir çok şey sayılsa bile en büyük özelliği, Canından geçerek, gelecek nesillere bir ‘Yol’u miras bırakmış kişiye de Hüseyin denir.
Yukarıdaki özelliklere ulaşabilen kişiye artık Hüseyin değil Hz. Hüseyin denir.
1500 yıllık sonraki süreçte Yeni Hüseyinler çıktı mı diye bakılırsa, birebir olmasa bile esinlenen, etkilenen, O’nun yolunu Yol edinen bir çok insan var olmuştur. Ancak O birdir, tektir.
O’na ve Kerbela’da canını verenlere Aşk İle Niyaz olsun.
Yüksel MERİÇ