On Muharrem’den Sonra

ON MUHARREMDEN SONRA

Turabi ADA

10 Muharrem 61 hicri senesinde; Peygamberin torunu,  Ehli beyt mensubu velayet makamının varisi İmam Hüseyin, Küfe şehrine yaptığı yolculuğunu Kerbela çölünde Yezit orduları tarafında kuşatarak engellendi.

 Aile Efradından ve dostlarından oluşan kafile; çölde günlerce susuz bırakıldı. Bu süreçte yapılan taciz ve yıldırma savaşından kafilede bulunan erkekler birer birer şehit düşüyordu. Muharremin onuncu gününe gelindiğinde;  hasta yatağında olan Zeynel Abidin’den başka, sadece İmam Hüseyin hayatta kalmıştı. On Muharrem İkindi vakti İmam Hüseyin de şehit edildi;  İmam Hüseyin ve 72 sahabesinin katledilmesinden sonra başları kesildi ve mızraklara takıldı, kadınlar çıplak develere bindirildi, savaş meydanındaki başsız çıplak bedenler atlarla çiğnettirildi, çadırlar yağmalandı; İlahiyatçı İhsan Eliaçık’ın ifadesiyle; “İslamiyet çöle gömüldü”.

 Acısı 1400 yıldır dinmeyen Kerbelada İmam Hüseyin ve 72 sahabesinin katledilmesinden sonrada ehlibeyt kadınlarının açısı çilesi bitmedi… Devam etti.

Şehitlerin mızrakların ucundaki başları ve Esir alınan ehli beyt mensupları, Kufe’den sonra Şam’a getirildiler. Yezidin (lanet olsun) huzuruna çıkarıldıktan sonra Şam sokaklarında gezdirilerek halka gösterdiler. Uzun süre Şam’da esir tutulan ehli beyt mensupları ev hapsinde olmak üzere Medine’ye gönderildiler. Ancak; İmam Hüseyin’in, Fatma ve Sakine ismindeki muhterem kızları Medine’ye gönderilmediler, Şam’da alıkondular…

Emmeviler, Bizans İmparatorluğuna komşuydular.  Bizans imparatoru Konstantin Pagonat ile iyi ilişkiler içinde olan Yezit (melun),  esir tutuğu, İmam Hüseyin’in muhterem kızları Fatma ile Sakine’yi Konstantin Pagonat’a cariye olsunlar diye esir gönderir.

Konstantin Pagonat, kendisine takdim edilen kızların; İslam Peygamberinin torunları olduğunu öğrenince onları diğer cariyeler gibi çalıştırmayı doğru bulmaz. Onları, rahibelerin eğitildikleri kızlar Kilisesine gönderir.  İki Kız kardeşe özel oda tahsis edilir, emirlerine hizmetçiler verilir. “Konstantin Pagonat onları oğullarına almaya karar veriri. Fakat bir kere de temiz muhteremlere maksadını açmak almak istediğinden kendilerine özel adamlarını gönderir. Muhterem ve temiz Fatma ile Sakine’nin gözleri önünde babaları, kardeşleri, amcaları akrabaları feci şekilde Şehit edilmişler, kendileri esir edilerek Şam’a getirilmişler, bir çok tahkir ve hakarete maruz kaldıktan sonra üstelik cariye olarak gönderilmişlerdi. Tahammül edilemez felaketlerine aylardan beri yemeden içmeden gözyaşı dökmekte idiler. Bu felaketler altında ezilmişler, gül gibi solmuşlardı. Onlar evlilik değil ölüp kurtulmak istiyorlardı. Kraldan gün mühlet istediler. Kral, teklifim iyi bir teklif olduğundan kabul edecekler düşüncesi ile düğün hazırlıklarına başladı. İstenilen mühlet dolmuş ve düğün hazırlıklar da tamam olmuştu. Kral Pagonat, Muhterem ve temiz Fatma ile Sakine’ye yeniden adamını gönderir. Kralın adamı kızlar kilisesinde Muhterem ve temizler Fatma ile Sakine’nin oda kapısını açıp içeri girdiği zaman iki kardeşin odanın ortasında birbirine sarılmış ayaküstünde ölmüş olduklarını görür. Kapıyı kapatır, kiliseden ayrılır. Kiliseden ayrılırken arkasına dönüp baktığında Muhterem ve temizlerin vefat ettiği odanın damından arşı alaya kadar nurdan bir direğin yükseldiğini ve etrafında iki beyaz güvercinin ışık etrafında dönen kelebeklere gibi uçuştuklarını görür.”

 

Muhterem temizler Fatma ile Sakine Kardeşler, Kızlar Kilisenin Bahçesine defnedilirler. Bu masum ve Pak Kardeşlerin kabirleri etrafı demir parmaklıklarla çevrili kabirleri, İstanbul Koca Mustafa Paşada Sümbül Efendi Camii (Tekkesinde)dir.

“Es Sala Tu Vesselam-ı Aleyke Ya Fatma, Sakine.”

 

Turabi ADA

 

Kaynak: Tarih Dünyası dergisi; Cilt 2, Sayı 19, 15 ocak 1951